Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fırıncı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırın işleten kimse

Örnek:

1. Deli olmadığını ve Beyazıt'ta fırıncı olduğunu iddia ediyormuş.

1. Deli olmadığını ve Beyazıt'ta fırıncı olduğunu iddia ediyormuş.


fırıncılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıncının yaptığı iş


fırında makarna
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Haşlanmış makarnaların arasına özellikle kaşar peyniri konularak üzerine süt dökülüp fırında pişirilen makarna yemeği


fırınlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırınlamak işi


fırınlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Fırında pişirmek

2. Fırında kurutmak


fırınlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırınlanmak işi


fırınlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fırına konulmak veya fırında kurutulmak

Örnek:

1. Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı.

1. Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı.


fırınlatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırınlatmak işi


fırınlatmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Fırınlama işini yaptırmak


fırınlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırınlanmış

Örnek:

1. Fırınlı kayın.

1. Fırınlı kayın.


fırınlık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırında pişirilmeye hazır (yemek)


fırka
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İnsan topluluğu

2. Parti (I)

Örnek:

1. Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz.

1. Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz.

3. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Tümen

Örnek:

1. Benim burada bir fırka kumandanım vardı.

1. Benim burada bir fırka kumandanım vardı.


Lisan : Arapça firḳa

fırkacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parti üyesi

2. Partici

Örnek:

1. Hiç değilse önde gelen fırkacıların tansiyonunu düşürmeyi de ümit etmişti.

1. Hiç değilse önde gelen fırkacıların tansiyonunu düşürmeyi de ümit etmişti.


fırkacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Particilik

Örnek:

1. Evinde rahat rahat oturacağına niye fırkacılığa, diplomatlığa kalkmıştı?

1. Evinde rahat rahat oturacağına niye fırkacılığa, diplomatlığa kalkmıştı?


firkat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ayrılık

Örnek:

1. Bir firkat geldi de durdum ağladım / Öpüp kokladığım güller perişan

1. Bir firkat geldi de durdum ağladım / Öpüp kokladığım güller perişan


Lisan : Arapça firḳat

fırkata
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , 10-15 çift kürekli, hızlı, eski bir savaş gemisi


Lisan : İtalyanca fregata

Telaffuz : firka'ta

fırkateyn
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , Üç direkli, bir tür yelkenli savaş gemisi


Lisan : Arapça firkateyn

firkete
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kadınların saçlarını tutturmak için kullandıkları U biçimindeki naylon veya telden saç tokası

Örnek:

1. Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince.

1. Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince.


Lisan : İtalyanca forchetta

Telaffuz : firke'te

firketeleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Firketelemek işi


firketelemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Firkete ile tutturmak


fırlak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık

Örnek:

1. Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.

1. Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.


fırlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlamak işi

2. argo , argo , argo , argo , Piç

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Arsız, terbiyesiz çocuk


fırlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak

Örnek:

1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.

1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.

2. Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak

Örnek:

1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.

1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.

3. Fiyatı birdenbire yükselmek

Örnek:

1. Borsada altın fiyatları fırladı.

1. Borsada altın fiyatları fırladı.


fırlatabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırlatabilmek işi


fırlatabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Fırlatma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Fırlatmaya gücü yetmek