92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Fırın işleten kimse
1. Deli olmadığını ve Beyazıt'ta fırıncı olduğunu iddia ediyormuş.
1. Deli olmadığını ve Beyazıt'ta fırıncı olduğunu iddia ediyormuş.
1. isim , isim , isim , isim , Haşlanmış makarnaların arasına özellikle kaşar peyniri konularak üzerine süt dökülüp fırında pişirilen makarna yemeği
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fırına konulmak veya fırında kurutulmak
1. Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı.
1. Üstüne konulan tandır oturağı çok kalın ve çok sağlam tahtadan fırınlanarak yapılmıştı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırınlanmış
1. Fırınlı kayın.
1. Fırınlı kayın.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İnsan topluluğu
2. Parti (I)
1. Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz.
1. Mecliste, hâkim olan fırkanın, hükûmet teşkilini, muhalif ve ekalliyette bulunan bir fırkaya terk etmesi ise asla mevzubahis olamaz.
3. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Tümen
1. Benim burada bir fırka kumandanım vardı.
1. Benim burada bir fırka kumandanım vardı.
Lisan : Arapça firḳa
1. isim , isim , isim , isim , Parti üyesi
2. Partici
1. Hiç değilse önde gelen fırkacıların tansiyonunu düşürmeyi de ümit etmişti.
1. Hiç değilse önde gelen fırkacıların tansiyonunu düşürmeyi de ümit etmişti.
1. isim , isim , isim , isim , Particilik
1. Evinde rahat rahat oturacağına niye fırkacılığa, diplomatlığa kalkmıştı?
1. Evinde rahat rahat oturacağına niye fırkacılığa, diplomatlığa kalkmıştı?
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ayrılık
1. Bir firkat geldi de durdum ağladım / Öpüp kokladığım güller perişan
1. Bir firkat geldi de durdum ağladım / Öpüp kokladığım güller perişan
Lisan : Arapça firḳat
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , 10-15 çift kürekli, hızlı, eski bir savaş gemisi
Lisan : İtalyanca fregata
Telaffuz : firka'ta
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , Üç direkli, bir tür yelkenli savaş gemisi
Lisan : Arapça firkateyn
1. isim , isim , isim , isim , Kadınların saçlarını tutturmak için kullandıkları U biçimindeki naylon veya telden saç tokası
1. Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince.
1. Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince.
Lisan : İtalyanca forchetta
Telaffuz : firke'te
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık
1. Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.
1. Alt dudağını bıyığının içine geçirmiş, gözleri fırlak, sanki bir timsaha bakıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Fırlamak işi
2. argo , argo , argo , argo , Piç
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Arsız, terbiyesiz çocuk
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak
1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.
1. Çalgıcıların oğlu, elinde kenarları zilli kocaman bir tefle ortaya fırladı.
2. Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak
1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.
1. Dalga geçen esrarkeşin gözü ne görürse kırk derece ateşle yanan adamın dışa fırlayan gözü de onu görür.
3. Fiyatı birdenbire yükselmek
1. Borsada altın fiyatları fırladı.
1. Borsada altın fiyatları fırladı.
1. -i , -i , -i , -i , Fırlatma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Fırlatmaya gücü yetmek